( 1990 yılı Sonhaber )
MEHMET AKİF ERSOY
Edebiyat derslerinde şairler ve yazarlar, öğrencilere
genel olarak,
doğum-ölüm tarihleri ve eserlerinin adları ile tanıtılır;
birkaç şiiri
veya eserlerinden bölümler okutulur, kısaca açıklattırılır
ve derinliğine
inilmez . Oysa yaşadığı dönemde belli biryer edinmiş şair ve
yazarlar
birçok yönleri ile ve daha gerçekci bir şekilde
tanıtılmalıdır.
İSTİKLAL MARŞI şairimiz Mehmet Akif Ersoy, bir vatan şairi
olmasına
rağmen Kurtuluş Savaşı yıllarında tüm gücü ile savaşı
destekleyerek, ateşli
yazıları ile halkı canlandırıp, aydınlatmasına ve Kurtuluş
Savaşı ‘nın kesin
kazanılacağına inanmasına rağmen neden 1925 sonrası Türkiye’
den ayrılmıştır ?
Kurtuluş Savaşı öncesinde aklından mandacılığı geçirmeyen
birkaç kişiden biri
olan Akif , neden Cumhuriyet sonrası Mısır’a yerleşmiştir ?
Elbette ki bunlara
yanıt vermek ve geniş açıklamalarda bulunmak benim düzeyimin
çok üzerindedir,
ve bu yorumları yapabilmek gerçekçi edebiyat uzmanlarının
işidir.
Ben ise özel ilgim gereği yıllar önce bazı kaynak yazıları
incelemiş ve yararlanmıştım.
Edindiğim bilgilerin bir bölümünü yazmakta yarar görüyorum.
Mehmet Akif , inançlı, inancında içtenlikli dürüst,
gösterişi sevmeyen, güçlü bir nazımcı
ve VATAN şairidir.
Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi’nin
oğludur. Babasından ve babasının arkadaşlarından dini bilimleri öğrenen Mehmet
Akif 1911’den sonra İslam Birliği ülküsüne bağlanır.
AKİF, İSTİKLAL MARŞI ‘NIN ŞAİRİDİR. Şiirin yazıldığı yıl
1921’dir. ANADOLU’DA,kesin zaferin kazanılıp, İzmir’in kurtarılması ise 9Eylül
1922’dedir. Akif, Sevr’e karşı camilerde konuşup Ankara’ ya gelmiş, Birinci
Meclis’te milletvekili olmuştur.Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması gerektiği
düşüncesinde ve kazanılacağı inancındadır. Meclisteki gruplaşmaların dışında
kalır. Hemen hemen hiç konuşmaz ama bilinçli ve inançlıdır.
Balkan Savaşı yıllarındaki olayların tüm acısını duyarak
yaşayan Akif bu acının etkisi ile emperyalist Batı’ya dost gözüyle bakmaz,
inanmaz ve güvenmez .
Duygularını şöyle dile getirir :
‘’Yarab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı ?
Mahşerde mi biçarelerin yoksa felahı!
Nur istiyoruz sen bize yangın veriyorsun!
Yandık ! diyoruz…Boğmaya kan gönderiyorsun !
……………………………………………………….’’
Mehmet Akif, bütün sömürülen insanlar için acı çekmiştir.
Emperyalizmi, emperyalizmin çevirdiği tüm dolapları, halkları birbirine düşman
eden politikasını iyi görmüştür. İstiklal Marşı’ndaki, ‘’ Medeniyyet dediğin
tek dişi kalmış canavar ? ‘’ dizesi
bütün bunlardan sonra oluşur.
Bununla birlikte Batı’dan çok şey almamız gerektiğini bilir
ve söyler :
‘’ Alınız ilmini Garb’ın alınız sanatını
Veriniz hem de mesainize son süratını
Çünkü kaabil değil artık yaşamak bunlarsız;
Çünkü milliyeti yok sanatın , ilmin; yalnız’’
Akif, ‘’Berlin Hatıraları’nda da’’ Batı’nın uygarlığını
dile getirir:
(Batı ‘da sokaktan bir bölüm )
‘’ Geçende haylice kar yağdı Berlin’in içine;
Bıcık bıcık olacakken takır takırdı yine!
Merak edip soruverdim,’’Bırakmayız’’ dediler!
-
Bırakmayın, güzel amma yağar durursa eğer?
‘’Bırakmayız’’ sözü aynen
tekerrür etmez mi ?
Evet, bu sözde nümayan heriflerin azmi
Bizim diyara biraz kar düşünce zor kalkar.’’
Sebilürreşad’ın ilk sayısında, edebiyat anlayışını
açıklarken de
şöyle söyler : ‘’ Ebedi eserlerin halka hitap etmeleri
şarttır.
Milletçe bu kadar geri kalışımızın sebeplerinden biri de,
altı asırdan beri, halk için değil, yalnız aydınlar için
eserler meydana getirmiş olmamızdır.’’ Geçmişin romantik
yüceltilmesi onda yoktur.
Mehmet Akif, halkçı, toplumcu, yurtsever konularıyla ve
halkın
konuşma dilini şiire getirmekle şiirimizin demokratlaşmasına
önemli katkıda bulunmuş; hep topluma yararlı olmaya, toplum
için yazmaya yönelmiştir. Toplumsal gözlemlerinde ise zaman
zaman bugün bile imrenilecek keskin eleştirileri görülür.
Üzüntü
ve kızgınlıkları kişisel değildir.
Çocukluğu koyu bir dini taassup ve umutsuzluk telkinleri ile
geçen,
İstanbul’un tümüyle Türk ve Müslüman çevresini temsil eden
bir
semtinde ve muhafazakar
bir ailede doğup, büyüyen Akif’e göre;
Kurtuluş Savaş’ı sonrası kazanılan büyük zafer, bütün
Müslüman
Ülkeler için bir ümit ve birleşme kaynağı olabilirdi. Oysa
‘’Yeni
Türkiye’nin ‘’ tuttuğu yol çok ayrı idi.Yeni Türk Devleti,
uygar
bir düzeye
gelebilmesi, çağdaşlaşması için gerekli olan siyasi ve
sosyal devrimleri büyük bir hızla gerçekleştirmek
zorundaydı.
İslam Birliğinin gerçekleşmesi ülküsünü benimsemiş olan
Mehmet
Akif , Türkiye’den ayrılır ve Mısır’a yerleşir.
Akif, idealize edilmiş Müslümanlığının sınırları içinde de olsa,
kendi yetiştiği
çevrenin HAM SOFULARINDAN bambaşka
bir kişidir.
AKİF’TE DİN ; İYİNİN ,GÜZELİN, DOĞRUNUN KAYNAĞI,
İLERLEMENİN, BİLİMİN KORUYUCUSUDUR.
Yararlandığım kaynaklar:
1 – Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi
2- Bilim ve Sanat
Dergisi
3- Büyük Türk Şiiri Antolojisi
Müyesser
Karaibrahim